metin
yığınlarım

hakkımda

son yazılan:

algı ve gerçek ilişkisi


"there's no such thing in the world as absolute reality."

  metal gear solid 2'nin sonunda kahramanımız raiden, tüm görevin gerçekliğini sorgular hale geldiği zaman snake ile aralarında şöyle bir diyalog geçiyor:

r: ben gerçekten kimim?
s.s.: kimse gerçekten kim veya ne olduğunu bilmiyor. sahip olduğun anılar ve sana verilen görev taşıman gereken yüklerdi. durumun gerçekliği önemsiz. mesele bu değil.
...
r: o zaman neye inanacağım ki? benden geriye ne kalacak?
s.s.: diğerlerini inanmaya teşvik edebiliriz. bizim inandıklarımız, uğruna savaştıklarımız... geleceği belirleyen şey ne kadar haklı olduğun değil, ne kadar inandığın.

  bunlar her ne kadar bilimkurgu temalı bir video oyunundan çıkmış satırlar olsa da sözlerin doğruluğu su götürmüyor. bu yazıda algılarımızın gerçeği nasıl belirlediğini ve gerçeğin belirsizliği hakkında düşüncelerimi paylaşmaya çalışacağım.

SAF ADAM DÜNYAYA KARŞI

  aquinolu thomas henüz beş yaşındayken babası onu başrahip olan amcasının yanına, monte cassino manastırı'na gönderir. bir rivayete göre thomas öküz gibi büyük ancak epey sessiz bir çocuk olduğu için arkadaşları ona "alık öküz" derlermiş. bu büyük ama pek konuşmayan çocuğun arkadaşları tarafından "aptal" kabul edilmesi de pek doğal. hal böyleyken arkadaşları onunla eğlenmeye karar vermişler:

"hey thomas, dışarı bak! domuzun biri uçuyor!"

iri çocuk koşarak camdan dışarı bakınca arkadaşları gülmeye başlamış:

"thomas, domuzların uçabileceğine inanacak kadar aptal mısın?"

alık öküz cevaplamış: "din kardeşlerimin bana yalan söylediğine inanmaktansa uçan domuzlara inanmayı tercih ederim."

  13. yüzyıldan kalmasına rağmen bugün hayatlarımızda halen yer alan bir hikaye. kimimiz şu anda o kısımı okuyor; kimimiz çoktan geçti, kimimiz ise henüz oraya gelmedi.

thomas, uçan domuzlara inandığı için camdan dışarı bakmadı.

  güven, sevgi, nefret, ihtiyaç, travma gibi kavramlar algımızı; dolayısıyla da gerçeğimizi etkiliyor:

amber heard haksız olduğu kanıtlanmışken yalan söyleyebilir.

dean, cindy'nin tüm aşağılayıcı tavırlarına rağmen halen onu sevebilir.

orta doğu'da insanlar gururla kendilerini patlatabilir.

  seni bütün bu farklı insanlardan ayıran şey fiziksel özelliklerin, doğduğun yer ya da sosyal çevren değil. amber heard; onun haklı olduğu bir gerçeklikte yaşıyor, bizim "yalan" olarak gördüğümüz iftiralar onun için savunma. dean; sevginin sevgiyle karşılık bulduğu bir gerçeklikte yaşıyor, bizim "kendini küçük düşürme" olarak gördüğümüz davranışlar onun için sevdiği kadını geri kazanma yolu. canlı bombalar kendilerini kurban ederek cennete ulaşabileceği bir gerçeklikte yaşıyor, bizim "hayatını çöpe atma" olarak gördüğümüz bu eylem onlar için kurtuluş.

herkes kendine has dünyalarda yaşarken kesin bir gerçeğin olduğunu söyleyebilir misin?

gerçek yoktur. sadece yorumlamalar vardır.
-friedrich nietzsche