eve giden yol
açık zihinli: doğruya ulaşma gayesinde tüm ihtimalleri göz önünde bulunduran kişi.
peki doğruyu belirleyen şey ne? internet mi? filmler mi? insanlar mı?
"'gerçeği buldum' demeyin sakın, 'bir gerçek buldum' deyin.'ruhun gezindiği yolu buldum' da demeyin. onun yerine 'yolumun üzerinde gezinen ruhla karşılaştım' deyin. çünkü ruh tüm yollarda gezinir. ruh ne tek bir yolda gezinir, ne de tek bir yönde büyür bir kamış gibi. sayısız taç yaprağı olan bir lotus gibi açar kendisini ruh." -halil cibran
fiziksel olarak hepimiz buradayız. çimlere basıp su içiyoruz. gülüyoruz ve ağlıyoruz. peki ruhsal olarak neredeyiz? dünyayı algılama şeklin kalabalık caddede yürüyenlerle bir mi?
aldatan ikilemi
aldatılan, saf bir arkadaşı teselli ettiğimizi düşünelim. elimizde üç taraf var: biz, aldatılan arkadaş, aldatan kişi.
arkadaşın sevgilisi bir evde arkadaşlarıyla eğlenirken sarhoş oluyor ve başka biriyle yatıyor. bir şekilde arkadaşa bunun haberi geliyor ve aldatan kişi ağlayıp özür dilemeye başlıyor. bunun üzerine arkadaş bize danışmaya karar veriyor.
bir rakı sofrasında arkadaşa bunu hak etmediğini, suçun aldatanın kendisinde olduğunu ve hiçbir şey kaybetmediğini anlatmaya çalışıyoruz. aldatılan arkadaş ise yanlışlıkla olduğunu ve aldatanın onu halen çok sevdiğini düşünüyor.
hangi taraf doğruyu söylüyor? aldatan kişi bunu bilerek ve isteyerek yapmasına rağmen arkadaşı elinde tutmak mı istiyor? yoksa gerçekten bir hata yapıp pişman mı oldu? burada olayları çözebilecek tek şey aldatanın dürüst hisleri, ancak masada ne aldatan kişi var ne de bir sonuç.
biz ve aldatılan arkadaş insanların gerçeği bulma gayesindeki fani uğraşlarını temsil ediyoruz. iki tarafın da haklı olma ihtimali var ancak elle tutulabilir bir kanıtı yok. aldatan kişi ise gerçeği temsil ediyor, masada bulunmayan tek kişi. belki manipülatif ve uzak durulması gereken birisi, belki sadece hata yapmış bir aptal. bizim ona ulaşma şansımız yok, sadece hakkında varsayımlar yaparak hayatı daha da kolaylaştırmaya çalışıyoruz.
"gerçekler yoktur. sadece yorumlar vardır."
-friedrich nietzsche
gayrimeşru hakikatler
peki neden bunu yapıyoruz? neden kendimize doğruluğu kesin olmayan gerçekler bularak hayatı kolaylaştırıyoruz?
çünkü buna ihtiyacımız var. doğruları olmayan kişi üstüne mont almadan karın altında yürümeye çıkan kişidir. kendimize göre gerçekler bularak geçmişimizi, bugünümüzü ve geleceğimizi buna göre şekillendiriyoruz. aldatıldığımız zaman karşıyı haklı bulabilirdik. sokaktan geçen biri bize yumruk attığı zaman onun da haklı olduğunu düşünebilirdik. tecavüze uğrayan kişi karşı tarafla empati kurup yaşadığı bu travmatik olayı hiçbir şey olmamış gibi atlatabilirdi, lakin yavaş yavaş parçalardık olmayan benliğimizi. evrimsel bir savunma mekanizması gibi çalışıyor bu sistem. günlük hayattan feyz alın: herkesten özür dileyen ve herkesi tatmin etmeye çalışan bir insan pekala iyi biri olabilir (aslında iyi olduklarını düşünmüyorum), ama o kişiye saygı duyan kim var? o kişiyi bencil insanlara karşı koruyacak olan şey ne? diğerleri olmadan o kişinin anlamı ne?